SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’Z-ZEKAT

<< 746 >>

باب: في الركاز الخمس.

66- Rikazın (Define Ve Hazine) Zekâtı

 

-وقال مالك وابن إدريس: الركاز دفن الجاهلية، في قليله وكثيره الخمس، وليس المعدن بركاز، وقد قال النبي صلى الله عليه وسلم في المعدن: (جبار، وفي الركاز الخمس).وأخذ عمر بن عبد العزيز من المعادن، من كل مائتين خمسة.

وقال الحسن: ما كان من ركاز في أرض الحرب ففيه الخمس، وما كان من أرض السلم ففيه الزكاة، وإن وجدت اللقطة في أرض العدو فعرفها، وإن كانت من العدو ففيها الخمس.وقال بعض الناس: المعدن ركاز مثل دفن الجاهلية، لأنه يقال: أركز المعدن إذا خرج منه شيء. قيل له: قد يقال لمن وهب له شيء، أو ربح ربحا كثيرا، أو كثر ثمره، أركزت. ثم ناقض، وقال: لا بأس أن يكتمه فلا يؤدي الخمس.

Malik ve İbn İdrîs şöyle derler:  Rikaz, cahiliyye döneminde toprak altına gömülmüş bulunan şeylerdir. Az olsun, çok olsun, beşte birinin (devlete) verilmesi gerekir. Madenler rikaz değildir.  Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, "Madenlerin verdiği zararlar tazmin edilmez. Rikaz'ın beşte birini (vergi olarak devlete) vermek gerekir" buyurmuştur.  Ömer ibn Abdülaziz madenlerden her iki yüz birimden beşini almıştır.  Hasan-i Basrî ise, "Dâru'l-harb arazisindeki rikaz'dan beşte bir (humus); Müslüman arazisinden (daru'l-îslâm) ise zekât verilmesi gerekir. Düşman arazisinde bir yitik mal bulursan araştırılır, eğer bu, düşmana ait bir mal ise bunu için devlete beşte bir vergi ödenmesi gerekir" demiştir.  Bazı insanlar, cahiliyye gömükleri gibi madenler de rikazdir görüşündedir. Çünkü onlara göre, madenden bir şey çıktığı zaman ..... (maden, rikaz verdi) denilmektedir.  Bu görüşe karşı şöyle cevap verilebilir: Bir kimseye hibe yapıldığı, çok kar ettiği veya bol meyveleri olduğu zaman da ... (rikaz elde ettin - maden buldun) denilir. (Dolayısıyla sırf dilden yola çıkılarak karar verilmesi yanlış olur.) Diğer yandan madenleri rikaz kabul eden kimse, "Kişinin, bulduğu madeni gizle­yip beşte bir ödememesinde bir beis yoktur" görüşü ile yukarıdaki görüşüne uymamış olmaktadır.

 

حدثنا عبد الله بن يوسف: أخبرنا مالك، عن ابن شهاب، عن سعيد بن المسيب، وعن أبي سلمة بن عبد الرحمن، عن أبي هريرة رضي الله عنه:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: (العجماء جبار، والبئر جبار، والمعدن جبار، وفي الركاز الخمس).

 

[-1499-] Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Hayvanların, kuyunun ve madenin verdiği zararlar tazmin edilmez, Rikazın beşte birini (vergi olarak) vermek gerekir."

 

Tekrar: 2355, 6912, 6913

 

Diğer tahric: Tirmizî, Zekat; Müslim, Hudud

 

 

AÇIKLAMA:     Rikaz, gömülmüş bulunan mal demektir.

 

Malik ve İbn İdrıs, "Rikaz, cahiliyye döneminde gömülmüş olan şeylerdir" demiştir.

Malik'in görüşünü, Ebu Ubeyd, "Kitabu'l-Emval" adlı eserinde şöyle anlatır: "Maden, zirai mahsül gibidir. Hasat edildiği zaman nasıl ziraı mahsülden zekatı alınıyorsa bundan da alınır. MadenIer, rikaz değildir. Rikaz, cahiliyye döneminde toprağa gömülmüş olan maden ve paralardır. Bunlar, herhangi bir kimsenin mal elde etme arzusu sonunda ve çok emek harcamaksızın ele geçen mallardır."

 

İbnü't-Tin, Ebu Zer el-HerevI'nin İbn İdrıs'ten maksadın İmam Şafii olduğunu söylediğini kaydeder. Beyhakı, "el-Ma'rife" adlı eserinde, er-Rabı'den naklen Şafii'nin şöyle dediğini nakletmiştir: "Beşte bir verilmesi gerekli olan rikaz, herhangi bir kimsenin mülkiyeti bulunmayan, cahiliyye dönemi gömüleridir."

 

"Az olsun, çok olsun, beşte bir vermek gerekir", İbnü'l-Münzır'in naklettiğine göre bu, Şafii'nin eski görüşüdür. Kendisi de bu görüşü tercih etmiştir. Yeni görüşüne göre ise zekat nisabına ulaşmadıkça beşte birini zekat olarak vermek gerekmez. İbnü'l-Münzır'in naklettiğine göre alimler çoğunluğu birinci görüşü benimsemiştir ki, hadisten ilk anlaşılan anlam da hükmün böyle olmasını gerektirir.

 

Hasan "Daru'l-harbte bulunan rikazdan beşte bir zekat alınır, daru'l-İslam'da elde edilenden ise zekat alınır," demiştir. Hasan'ın, darü'l-harb ile darü'l-İslam arazisini farklı değerlendirmesi konusunda İbnü'l-Münzır, "Hasan dışında böyle bir ayırıma giden başka bir kimse bilmiyorum" demiştir.

 

İbnü't-Tin, "Bazı insanlar" sözünden kasdedilen Ebu Hanife'dir, demiştir.

İbn Battal şöyle demiştir: "Ebu Hanife, Sevri ve diğer bazı alimler madenIerin rikaz gibi olduğu görüşündedir. Delil olarak, Arap dilindeki, rikaz olarak madenlerden çıkan altın cevheri elde eden kimse için, ;$) kelimesinin kullanılmasını getirmişlerdir. Alimler çoğunluğunun delili ise, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in, rikaz ve maden sözcükleri arasında "ve" ... atıf harfini kullanmasıdır. Bu harf, söz konusu şeylerin birbirinden farklı olduğunu belirtir.

Hayvanların verdiği zararların tazmin edilmemesi konusu "diyet" bölümünde ayrıca ele alınacaktır.

 

Madenierin verdiği zararlar da tazmin edilmez. Burada kasdedilen, madenler için zekatın gerekli olmadığı değildir. Amaçlanan anlam şudur: Örneğin bir kimse madende çalışması için bir kimseyi ücretli tutsa sonra çalışan kimse ölse, işverenin herhangi bir tazminat ödemesi gerekmez. Bununla ilgili geniş açıklama "diyetil konusunda gelecektir.

 

Rikazdan beşte bir verilmesi gerektiği konusundaki görüş ayrılıklarına daha önce temas edilmişti: Alimler çoğunluğuna göre, rikaz, gömülü olan şeylerdir.

 

İbn Dakık el-Id şöyle demiştir: "Mutlak olarak her halükarda veya çoğu şekillerde rikazdan beşte bir verilir" görüşünde olan alimler hadise en uygun ve en yakın hükmü vermişlerdir." Şafii, hükmün sadece altın ve gümüş için geçerli olduğu görüşündedir. Alimler çoğunluğuna göre ise böyle değildir. İbnü'l-Münztr de bu görüşü tercih etmiştir.

 

Rikazdan alınan beşte bir payın verileceği yer konusunda ihtilaf edilmiştir:

 

Malik, Ebu Hanife ve fakihler çoğunluğuna göre, fey gelirleri gibi dağıtılır. Müzeni bu görüşü tercih etmiştir.

 

Sahih olan görüşüne göre Şafii, zekat verilebilecek kimselere dağıtılması gerekir, demiştir. Ahmed'den, her iki görüş de nakledilmiştir. Bu farklı anlayışa dayanarak, bir zimmı rikaz bulduğu zaman, alimlerin çoğunluğuna göre beşte bir verilmesi gerekir. Şafii'ye göre ondan hiçbir şey alınmaz. Rikaz için üzerinden bir yıl geçme şartı aranmayacağı konusunda alimler ittifak etmiştir.